25 Mart 2012 Pazar

Hoşça kal Ubud, Merhaba Nusalambongan

Bugün 16 Şubat 2012, Ubud’taki son sabahımız. Kahvaltımızı yaptıktan sonra sabahtan Ubud’a inip alış veriş yapacağız, öğleden sonra da Nusalembangon adasına gideceğiz. Sabah kahvaltımızı yaparken kaldığımız villanın müdürü Ally geldi. Hakkını vermek lazım, burada kaldığımız sürece bizimle çok iyi ilgilendi. Ally ile sohbet ettikten sonra Ubud’un şehrinin merkezine indik. Ubud pazar yerinde iki farklı fiyat söz konusu oluyor. Sabahtan ilk defa alış veriş yapan kişi iseniz, sizin şans getireceğinizi inanıyorlar ve size özel bir sabah fiyatı belirliyor. Bu sebeple çarşı da gezinirken “ Madam, morning price” şeklinde bir sürü çağrılar duyabilirsiniz. Size morning price dense de pazarlık yapmanızı öneririm. Satıcının talep ettiğinin minimum %50 sini söyleyin. Diyelim bir şey satın aldınız, aynı şansın tezgahtaki diğer ürünlere de bulaşması için paranızı ürünlere sürtmeye başlıyorlar. Aynı yöntem Laos’ta da uygulanıyor. Bali’ye ilk geldiğimizde Duyum, pazarlık yaptığım için beni eleştiriyordu. Çünkü söyledikleri fiyat bize göre ucuz olmasına rağmen ben yine de pazarlık yapıyordum. Gel zaman git zaman Duyum’da benim gibi pazarlık yapmanın keyfini aldı ve işin suyunu çıkarmaya başladı. Yani pazarlık işinde benden daha başarılı hale geldi.
Alış veriş maceramızdan sonra Casa Luna’da öğlen yemeğimizi yedik. Saat 13.30 gibi Wayan bizi kaldığımız villaya götürdü. Sabah alışverişlerimizi extradan satın aldığımız çantalara yerleştirdik. Saat 14.30 gibi bizi NusaLembongan adasına götürecek acentanın aracı geldi. Ubud ev halkı ile vedalaşarak Kuta’ya doğru yol aldık. Kuta’dan Nusa Lembongan’a sürat teknesi gideceğiz. Adaya sürat teknesi ile yarım saatte vardık. Kaldığımız otel tam deniz kenarındaydı.
Burada bungolav tipinde bir villada kalacaktık. Bavullarımızı odaya bıraktıktan sonra otelin müdürü ile adada neler yapabileceğimiz konusunda planlama yaptık. Ada içinde dolaşmak istiyorsak motosiklet kiralamamızı önerdi. Maalesef ben motosiklet kullanmasını bilmiyordum. Duyum bir kere kullandığı için becerebileceğimize inanıyordu. Biraz tedirgin olsam da ertesi günkü duruma göre karar vermeyi düşündüm. Nusalembangon adasına tahta dar bir merdivenle bağlantısı olan başka bir ada daha vardı. Bu adaya geçtiğinizde tam ucunda 10 metre yükseklikteki kayadan atlanan özel bir yer vardı. Oraya gitmek istiyorsak kesin motosiklet kiralamak gerekiyordu. O akşam kaldığımız otelde yemeğimizi yedik. Bize deniz kenarında özel bir yer ayarladılar. Mum ışığında romantik bir akşam yemeği yedik.
Ertesi sabah otelde kahvaltımızı yaptıktan sonra şu meşhur motosikletleri görmeye gittik. Motosiklet vespa tipindeydi. Otelin müdürü motosikleti nasıl kullanabileceğimizi gösterdi. Duyum’un arkasına otururum diye düşünürken benim de kendime ait bir motosikletim oluverdi. İlk deneme fena olmamıştı ancak içimde biraz korku vardı. İçimden “Gözü yansın Sibel, Bir dene, En kötü ne olabilir ki” dedim ve Duyum ile birlikte yola çıktık. İlk önce Dream beach, sonra Sandy bay sonra da diğer adaya geçiş yapacaktık. Ama Duyum diğer adaya geçiş konusunda tereddütlüydü. Çünkü diğer adaya geçtikten sonraki yolda yokuş yukarı ve aşağı gitmek zorunda kalacağım bölgeler vardı. Ve dakika bir gol bir misali ilk dönüşümde bindiğim motosiklete hâkim olamadım ve durmak istememe rağmen gaza basmışım. Dosdoğru muz tarlasına uçtum. Zavallı muz ağaçlarından birini de katletmiş oldum. Sanırım muz ağacı benim için kendini feda etmişti. İstanbul’a dönüşümde Tema’ya ağaç bağışlamam gerektiğini düşündüm. İnsanın acı çekerken aklından böyle tuhaf şeylerin geçmesi inanılacak gibi değildi. Duyum’da benim gibi çok korkmuştu. Çünkü bir yerim kırılmış olsa seyahatimiz berbat olabilirdi. Sürekli bir şey oldu mu diye soruyordu, ben ise bir şey hissetmiyordum sanırım şoktaydım. Şokta olduğumu ve şu an için acı hissetmediğimi söyledim. Sağ ayağımın üstü boylu boyunca ezilmişti. Dream beach’e vardığımızda buz koymanın iyi olacağını düşünüyordum. İçimden “Metanetli ol ve bu tatili hiçbir şeyin bozmasına izin verme “ şeklinde kendime telkinde bulundum. Dream beach’e gittiğimizde bacağım üzerine buz koydum. Dream Beach ise ismi gibi rüya gibiydi. Denize girdikten sonra cafe’de meyve sularımızı içtik. Sonra Sandy Bay’e doğru yol aldık. Motosiklet kullanırken dönüşlerde halen zorlanıyordum. Sandy bay’in güzel bir dinlenme alanı olmasına rağmen kumsalı denize girmeye elverişli değildi. Denize girmek için kayaların üzerinden geçerek denize ulaşmanız gerekiyordu. Sandybay, yemeklerinin lezzeti konusunda da çok iddialıydı. Bunun üzerine etrafa yazılar asmıştı. Gerçekten de lezzetli bir öğlen yemeği yedik. Saat ilerlemeye başlamıştı. Blue Lagon’a yani Nusalembangon’un tahtadan yapılmış köprü ile bağlantılı olan diğer adaya gitmek için bir an evvel yola çıkmamız gerekiyordu. Korkunun ecele faydası yok diyerek motosikletlerimize binip yola çıktık. Gidiş yolu fena değildi. Rampalar vardı ama yokuş yukarı olduğu için kolaydı. Zor olan aşağıya inişti. Sonunda Nusa Lembongan’ı diğer adaya bağlayan dar köprüye geldik.
Köprünün genişliği bir metreydi. Sadece bir kişinin geçmesi için yeterli alan vardı. Stres katsayımız artmış olsa da tahta köprüden rahatlıkla geçebildik. Bundan sonrasında bayağı dik bir rampadan yukarıya çıktık. Sanırım buradan aşağıya inmek beni zorlayacaktı. Aşağı iniş yolunda Bali’lerden yardım almaya karar verdim. Sonunda diğer adanın en uç kısmına blue lagon denilen kısma geldi. Büyük bir ihtimalle burası eskiden sular altındaydı. Üzerinde yürüdüğümüz tepeler denizin çekilmesi ile açıkta kalmış deniz altı mağaralarına benziyordu. Motosikletimizi park ettikten sonra 10 m yüksekliğindeki meşhur atlama noktasına geldik. Yarım saat kadar kayaların üzerindeki cafe’de oturduktan sonra tekrar motosikletlerimizi binip geri dönüşe başladık. Aklım sürekli olarak buraya gelirken çıktığımız dik yokuşu nasıl ineceğimdeydi. Her inişte Duyum ile bu seferki dik çıkış olan mı diye konuşurken bir de baktık ki dik olandan inivermiştik. Yolculuğumuzun en korkutucu tarafı bitmişti. Artık rahat rahat akşam yemeğimizi yiyeceğimiz Sandy Bay’a gidebilirdik.
Sandy Bay’e ulaştığımızda güneş batmak üzereydi. Akşam yemeğimizi söyleyip güneşin batışını seyrettik. Gün içinde biraz stres yaşasak da çok güzel bir gün ve çok lezzetli bir akşam yemeği olmuştu. Kaldığımız otele dönüş yolumuzu nasıl bulacağımız konusunda endişelenirken bizim gibi oteline dönen bir Avusturyalı bir çift ile dönüş yolu için bize yardım edebileceğini söyledi.
Ve sonunda otelimize vardık. Bugün bayağı yoğun geçmişti. Pestilimiz çıkmış bir şekilde yatağımız yatıp uyuduk. Yarın Bali sularında dalmaca ve öğlenden sonra da kestane kebap misali dinleneceğiz. Sevgiler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder