25 Mart 2012 Pazar

Hadi Rafting’e Bir İki!

Ubud’daki ikinci günümüz, bugün heyecanlı bir gün olacağa benziyor. Önce rafting sonra da buranın meşhur şifacılarından birini ziyaret edeceğiz. Aslında Julia Robert’ın filmindeki şifacı Ketut’a gitmek istiyorduk ama Wayan, Ketut’un iyice yaşlandığını aynı anda beş kişi geldiğinde hepsine aynı şeyleri söylediğini söyledi. Bunun üzerine bizim için güvenilir bir şifacı belirlemesini istedik. Sabah yine nefis bir kahvaltı ettikten sonra rafting yapacağımız şirketin aracını beklemeye başladık. Araç tam zamanında gelmişti. Rafting şirketinin binasına vardığımızda bizi dörderli gruplara ayırdılar. Bizimle birlikte gelecek çift Avustralyalıydı. Bu arada Avustralya, Bali’ye uçak ile bir buçuk saat uzaklıktaymış. İsterseniz Bali’ye geldiğinizde bir kaç günlüğüne Avustutralya’ya gidebilirsiniz.
Rafting donanımlarını yanımıza aldıktan sonra yağmur ormanının içinden yürüyerek Ayung nehrinin kıyısına geldik. Botlarımız bizi bekliyordu. Rehberimiz dalgalı sularda giderken neler yapmamız, neleri yapmamız konusunda bizi bilgilendirdi. “Tamam hadi binebilirsiniz” komutuyla rafting maceramız başlamış oldu. Şu rafting olayı düşündüğümden de daha eğlenceliydi. Ayung nehri ise muhteşemdi. Etrafımızda kocaman kayalar ve nehre doğru eğilmiş dalları olan güzel ağaçlar vardı. Bazı bölümlerde kayaları oyarak hayvan şekilleri yapmışlardı. Bunların eskiden kalma olduğunu düşünüyorduk ki rehberimiz çok yakında zamanda yapıldığı bilgisini verdi. Olsun görüntü çok büyüleyiciydi. Sanki kırk yıllık dostuz gibi diğer botlarla yakınlaştığımızda yanlışlıkla su sıçramış numarası yapmak çok eğlenceliydi. Kimse de sınır diye bir şey kalmamıştı. 2-3 dakika içinde kanka olmuştuk. Buradan şöyle bir sonuç çıkıyordu “neşeliyken her şeyi oluruna bırakmak çok kolay”dı. Kazık kadar adamlar birden 5 yaşında çocuklara dönüşmüştü. Bu da geçmişe gidebilmenin ne kadar kolay olabileceğine işaret ediyordu. Dalgalı nehirde ilerlerken yer yer kayalara çarpıyorduk, başta biraz korksak da bir şey olmadığını anlayınca bir süre sonra çarpacak kaya arar oldu. Aradan 45 dakika geçtikten sonra botlarımızı kıyıya çekerek mola verdik. Buraya kadar her şey mükemmeldi. Diğer bottaki rehber yolun bundan sonraki aşamasında 5 metre yüksekten düşeceğimiz bilgisini verdi. Hepimiz heyecanlanmıştık, aklımız 5 metrelik düşüşteydi. Başımıza gelene katlanacaktık. Kâh gülerek kâh çığlık atarak ilerlerken önemli an gelmişti. Köşeyi döndüğümüzde bir düşüş yapacağımızı ve ardından rafting firma fotoğrafçısının fotoğrafımızı çekeceğini öğrendik. Heyecanla 5 metre düşüşü beklerken meşhur düşüşün sadece bir metren ibaret olduğu ortaya çıktı. Olsun 1 metre de heyecanlıydı. İçimden bir şey “evet 5 metreyi de deneyebilirsin ne olabilir ki” diyordu ama bu sesin 5 metreyi görünce ödü b.k.na karışacağına emindim. Rafting fikri Duyum’dan gelmişti. Rafting gerçekten de çok keyifli ve eğlenceli, her eve lazım bir aktivite. Rafting maceramız bittikten sonra tüm grup ile birlikte öğlen yemeğimizi yedik. Yemekten sonra rafting firması fotoğraflarımızı teslim ettikten sonra bizi Ubud’a kaldığımız Villa’ya bıraktı. Saat 14.30’daki şifacı randevumuza yetişebilmek için hemen duş alıp giyindik. Saat 14.00’da Wayan bizi evden aldı. Şifacı’ya vermek üzere bizim için offering hazırlamıştı. Offering denilen şey içinde çiçek olan çiçek yapraklarından yapılmış bir kaptı. Kabın içine Şifacıya vereceğiniz ücreti koyuyorsunuz. Wayan, buradaki gezimizi hep kolaylaştırıyordu. Şifacının ismi Çokurey’di. Çokurey ailesinden kalma bir sarayda yaşıyordu. Saray deyince kocaman büyük binalar aklınıza gelmesin. Buradaki saraylar 3 küçük villa ve bir tapınaktan Çokurey’in bulunduğu bölüme geldiğimizde bizden başka biri erkek biri kadın iki Avrupalının şifacının yanında oturduğunu fark ettik. Sonradan bu iki kişinin Çokurey’in öğrencileri olduğunu öğrendik. Çokurey haklı olarak bize nasıl yardım edeceğini sordu. Duyum ile birlikte birbirimize bakıp gülümsedik, aslında çok önemli bir sorunumuz yoktu. Çokurey, bizden yanıt alamayınca bana doğru bakarak gelip uzanmamı istedi. Ve bedenimdeki bazı noktalara dokunarak bastırmaya başladı. Kuvvetli bir acı hissedersem haber vermemi istedi. Noktaları bastırmaya devam ederken başıma geldiğinde zaman zaman başımın ağrıdığından bahsettim. Başımı yokladı ve “Bu sana ait değil “ dedi. Hoppala; “Bu sana ait değil” ne demekti. Kafamdan mı uyduruyordum. “nasıl yani “ diye sorduğumda,” ise çocukluktan kalan bir stres” şeklinde yanıtladı. Anladığım kadarıyla ruhuna ait değil demek istiyordu. Sonrasında ayak tabanıma ve parmaklarımın çıktığı bölüme küçük tahta sopanın ucu ile bastırmaya başladı. Üçüncü ayak parmağımın altını bastırdığında yerimden fırlayıverdim. Bunun böbreklerle ilgili olduğunu söyledi. Ben de “ evet doğru geçmişte böbrek taşım vardı ama nefes çalışmalarımı yaptıktan sonra yok oldu “ dedim. O da nefes çalışmaları yaptığım için beni tebrik etti. Bedenim üzerinde eliyle bir şeyler yaptı. Dediğine göre bizim anlayamayacağımız türden bir ameliyat yapıyordu. Çalışmasını bitirdikten sonra tekrar aynı yere bastırdığında acı gitmişti. Sonra küçük parmağımın altında bastırdı, bu sefer de acıdan ayağa fırladım. Burası yumurtalıklarla ilgiliydi. Ben de geçmişte iki defa ameliyat olduğumu yumurtalıklarımda kist olduğunu, ameliyatlardan sonra kistin tekrarladığını, sol tarafımdakinin ameliyat olmaksızın yok olduğunu sağ tarafımdakinin ise bir santim küçüldüğünü söyledim. Çokurey kafasını salladı. Ve yumurtalıklarımın olduğu bölümü gösterek “ İstersen yenileyebilirim” dedi. Pek anlayamamıştım. Bunun üzerine Fransız kadın açıklama yapmaya başladı. Ve eğer istersem Çokuray’in evrendeki kadın enerjisi ile irtibata geçerek, yumurtalıklarımı yenileyebileceğini söyledi. Ayrıca yapılacak olan çalışmanın nadiren yapılan ve özel bir ritüel olacağından bahsetti. Fransız kadına çalışma için izin verdiğimi söyledikten sonra Çokurey amcam bedenime siyah kalemle birkaç sembol çizdi ve elleriyle bedenime dokunmadan bir şeyler yapmaya başladı. Ritüel tamamlandıktan sonra küçük parmağıma tekrar dokunduğunda acının tamamen yok olduğunu fark ettim. Artık yenilenmiş olmalıydın. Benden sonra Duyum’da yere yattı. Küçükken geçirdiği rahatsızlıktan dolayı bir tarafının diğer tarafına göre daha kısa olduğu için denge bozukluğu yaşayabileceğini söyledi. Ve Duyum’unda onayını alarak dengeleme çalışmasını yaptı. Duyum’a ilave olarak beline sürmesi için bir yağ hediye etti. Şifacı Çokurey’e teşekkür ederek oradan ayrıldı.
Şifacıdan sonra kaldığımız villa’ya geri döndük. Havuzda keyif yaptıktan sonra saat 5.00 gibi iki saatlik spa randevumuz için hazırdık. Masajcılar kaldığımız villaya gelecekti. İlk önce bedenimize scrupping, sonra da Bali masajı yapacaklardı. Ben kahve scrupping, Duyum ise Hindistan cevizi scrupping’i tercih etti. Scrupping yapılırken havuzun etrafı kahve ve hindistan cevizi kokmaya başladı. Scruppingten sonra önce Bali masajı sonra da rengârenk çiceklerin yerleştirildiği banyomuzda keyif yaptık. Artık güzel bir akşam yemeği için hazırdık. Akşam yemeğinde sevgili aşçımız bize Bali yemeklerinden güzel bir demet sundu. Bu günümüz de sevgili Bali’liler sayesinde mutlu ve mesut geçmişti. Yarın Seminyak’ı gezmeye gideceğiz. Sevgiler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder