21 Ocak 2012 Cumartesi

Kerala; Tanrının Kendi Memleketi

Bugün 16 Ocak 2012, Amma’nın Ashramından ayrılıyorum. Sabah ashramın cafesinde kahvaltımı yaptıktan sonra odama çıkıp Aylin ile vedalaştım. Aylin biraz daha burada kalacak. Ashramın giriş kapısına indiğimde bir rikşanın Hintli bir aileyi ashrama bıraktığını fark ettim. Rikşa şoförü sanki benim ashramdan çıkışıma göre gelişini ayarlamış gibiydi. Rikşa şoförü ile ücret konusunda anlaştıktan sonra Kayanakulum tren istasyonuna gittik. Trenin kalkacağı platforma geldiğimde benim gibi trenin gelmesini bekleyen Hintli bir gençten Cochin’de kalacağım oteli aramak için telefonunu kullanıp kullanamayacağımı sordum. Şansım varmış kabul etti. Cochin’deki oteli arayıp trenin Eranakulum’a varış saatini bildirdim. Bu şekilde Eranakulum’dan Cochin’e gidiş taksimde ayarlamış oldum. Telefonunu kullanmama izin verdiği için Hintli çocuğa teşekkür ettikten sonra beni Cochin’e götürecek trene bindim. Öğlene doğru Eranakulum’daydım. Tren istasyonunun çıkışında ismimin olduğu bir tabela aradım, maalesef yoktu. Belki de yanlış çıkıştayım diye düşündüm. Yanımdan geçen bir Hintliye burası dışında başka bir çıkış olup olmadığını sordum. O da bana ileride ana giriş çıkış kapısının olduğunu söyledi. Oraya vardığımda biraz bekledikten sonra yaşlı bir Hintlinin elinde bir kâğıtla bana doğru geldiğini gördüm. Elindeki kâğıtta benim ismim ile birlikte Cochin’de kalacağım otelin ismi yazıyordu. Eski model bir İngiliz arabasına binip Cochin’e doğru yola koyulduk. 45 dakika sonra Cochin’deydik. Cochin, bir İngiliz köyüne andırıyordu. Geçmişte burada kalan Avrupalılar alt yapıyı ve çevreyi o kadar iyi düzenlemişlerdi ki bazı yerler hiç bozulmadan korunmuştu. Yolun üzerinde tıpkı İngiltere’deki gibi yeşil renkli tabela üzerinde caddelerin isimleri yazılmıştı. Bir tek kırmızı telefon kulübesi eksikti.
Kerala’ya “The God’s Own Country” yani tanrının kendi memleketi deniyor. Ama yine de şimdilerde buralara tanrının elinin değmesi gerekiyor gibi. Kerala’nın sözlük anlamı ise; Hindistan cevizi tarlasıymış ki çok doğru. Çünkü her taraf Hindistan cevizi ağaçları ile kaplı. Buradaki halk Hindistan cevizinden bir sürü şey üretiyor. Örneğin; hindistan cevizinden halat, kap, kaşık gibi mutfak gereçleri ve yatak yapıyorlar. Ayrıca yiyecek, içecek ve yakacak olarak ta kullanılıyor. Bir de o güzelim Hindistan cevizi ağaçlarını keyifle seyretmek var tabii. (*) Kerala’nın tarihi MÖ 1.yüzyıla kadar gidiyormuş. Tarihi baharat yolu oluşmadan çok önce gemilerle baharat ticareti yapılmaya başlanmış. Yunanlı ve Romalı gemiciler bu egzotik baharatlar ülkesine gelmeyi tercih etmişler. Kerala’ya gelen ticaret gemileri arasında Mısırlılar, Çinliler ve hatta Babilliler bile varmış. O dönemlerde Kerala’da Budizm ve Jain dini yaygınmış. M.Ö 3.yy. da ise Hindu dini gelişmeye başlamış. İsa’nın 12 havarisinden biri olan Aziz Thomas 52 yılında Kerala’ya gelmiş ve burada Hıristiyanlığı yaymaya başlamış. 643 yılına gelindiğinde ise Müslümanlık yayılmaya başlamış hatta Hindistan’da kurulan ilk camii Kerala bölgesindeymiş. Vasco da Gama 1502 yılında tekrar bu bölgeye gelmiş. Ve böylece Portekizliler burada yayılmaya başlamış. Bazı restaurantların menü listesinde hala Portekiz yemeklerine rastlayabilirsiniz. Portekiz’in İspanya tarafından işgalinden sonra Portekizlilerin Hindistan’a göçü azalmış. Sonrasında Hollandalılar buraya yerleşmişler ve tarımda yeni teknolojiler getirmeleri, kumaş boyama öğretmeleri bölge içinde önemli gelişmelere sebep olmuş. Hindu mitolojisine göre Kerala’nın şöyle meydana gelmiş; Yaratılışın koruyucusu Vishnu’nun altıncı enkarnasyonu olan Parasuram, Hindistan’dan sürülmüş. Denizlerin efendisi Varuna, ister ise baltasını savurabileceği bütün yerleri ona hediye edeceğini söylemiş. Parauram’ın fırlattığı balta Kanyakumari’den Gokarna’ya kadar uçmuş. Varuna’nın gücüyle buralarda deniz geriye çekilmiş ve Kerala oluşmuş. Kerala’da okuma oranı %90 mış. Günlük gazetelerin en çok satıldığı yer Kerala’ymış. Kerala’da seçimleri ise her zaman Hindistan komünist partisi kazanırmış. Şimdi ise gelelim Cochin’e; Cochin, Hindistan’ın en büyük limanıymış.
Limandaki Çin tipi balık ağları Kochi’nin sembolü haline gelmiş. Bu ağların Kubilay Han döneminde tüccarlar tarafından bölgeye getirildiği tahmin edilmekteymiş(*) Cochin’deki otelim Kimansion’a vardığımda, uzun zamandır ilk defa güzel bir yerde konaklamanın keyfini yaşadım diyebilirim. Buradaki otellere “home stay” tipi diyorlar. Yani ev tipi pansiyonlarda kalıyorsunuz. Ama çok şık ve samimiler. Sırt çantamı odama bıraktıktan sonra buradaki günlerimi nasıl geçireceğim konusunda otelin sahibinden yardım aldım. Otel sahibi 2 gün Cochin’de kalmamı, sonraki gün ise Backwater turu adı verilen kanal turuna gitmemi önerdi. Gece kalmalı Backwater turu yerine 7 saatlik kanal turunu tercih ettim. Tek başıma gece kalmalı house boat gezisi keyifli olmaz diye düşündüm. Hindistan’ın bu taraflarına geldiğinizde yalnız seyahat etmemenizi öneririm. Neden diyecek olursanız; gezilecek pek fazla tarihi eser yok. Bu yüzden bir sürü boş vaktiniz olabiliyor, okunacak kitabınız var ise iyi. Ben yazılarımı yazdığım için çok sıkıcı olmadı. Ama yine de yanımda bir dost olması iyi olurdu. Otel sahibi ile gezi planını tamamladıktan sonra odama gidip duş aldım ve Cochin’i keşfetmek üzere otelden ayrıldım. Bugün ve yarın şu meşhur Cochin’i keşfeceğim Sevgiler www.yourwishiyourreality.com (*)-(*) Tarih ve geçmiş konusundaki bilgiler Zafer Bozkaya’nın Hindistan Gezi isimli kitabından alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder