21 Ocak 2012 Cumartesi

Cochin’i Keşfediyorum

Cochin’in i gezmek üzere otelden ayrılır ayrılmaz yanıma bir rikşa geldi. 50 rupiye çevreyi dolaştırabileceğini söyledi. İlk başta oralı olmadım ama 50 rupiye, tüm Cochin’i gezmek iyi bir anlaşma sayılırdı. Şoför İngilizce de biliyordu. Rikşa şoförüne teklifini kabul ettiğimi söyledikten sonra Cochin içerisindeki turistik gezime başladım. Aslında Cochin’e gelişimle gezimin turistik kısmı da başlamış oldu. Aydınlanma konusundaki çalışmalara artık biraz ara verip orta yolu bulmak iyi olabilirdi. Rikşa şoförü ilk olarak St.Francis Kilisesine sonrasında ise Santa Cruz Basillica ve Dutch Palace’a götürdü. Hepsi Hıristiyan âlemine ait yapılardı. Rahibe Teresa organizasyonuna bağlı olarak çalışan merkezlerden biri de buradaydı. Hatta Cochin’deki sokaklardan birinde rahibe Teresa’nın heykeli dikmişlerdi. Geri dönerken yolda spice(baharat) markete uğradık. İçeride bir sürü güzel kokulu baharat satıyorlardı. Sırt çantamda yer olmadığından sadece kaju satın alabildim. Spice marketten ayrıldıktan sonra son durağımız Çin balık ağlarının bulunduğu yere giderken rikşa şoförü planda olmayan bir yerde durdu. Sokağın karşısındaki turistik eşyalar satan bir dükkânı göstererek alış veriş yapılsın yapılmasın getirdiği her müşteri için dükkân sahibinden puan aldığını söyleyerek dükkana uğramam konusunda ısrar etti. Böylece 50 rupiye beni gezdiriyor olmasının altında yatan hikâye belli olmuş oldu. Önce biraz kızmış olsam da adamcağız kazansın diye dükkândan içeriye girdim. Şöyle bir etrafa bakındım. Güzel şeyler vardı. Buradan bir şeyler satın almış olsam sırt çantamda koyacak yerim yoktu. Teşekkür ederek dükkândan ayrıldım. Rikşa şoförü Çin balık ağlarının olduğu bölüme beni bıraktıktan sonra ayrıldı. Karnımın acıktığını hissettim ve buranın meşhur caddelerinden “Princess Street” e doğru yürüdüm. Bu caddede güzel cafe ve resaturantlar olabilirdi. Evet, gerçekten de söylendiği gibi güzel bir caddeydi. Sokağın bitimindeki Köşe Cafede sebzeli tost yiyip çayımı içtim.
Bu caddede Tea Pot denilen güzel bir cafe olduğu söyleniyordu. Köşe cafeden çıktığımda sola doğru karşıki sokakta Tea Pot’un levhasını fark ettim. Keşke köşe cafeye girmeden fark etseydim diye düşündüm ama yine de oraya gidip oranın özel çaylarını içmeye karar verdim. Tea Pot cafe güzel bir kafeydi. Sarıya boyanmış duvarları, yüksek tavanı ve bir sürü eski çaydanlık, fincan ile düzenlenmiş güzel bir dekorasyonu vardı. Buraya bulunduğum sürece burasının sık sık geldiğim mekânlardan biri olacağı kesindi. Tea Pot Cafede darjeeling çayımı içtikten sonra saat 17.00 başlayacak olan Kathakali gösterisine gitmek üzere Kathakali merkezine gittim.
İsteyenlere gösteriden önce Kathakali sanatçılarının yüzlerine yaptıkları makyajı seyretme imkânı tanıyorlardı. Gerçek gösteri saat 18.30’da başlayacaktı. Doğal boya ve Hindistan cevizi yağını kullanarak makyajlarını yaptılar. Gösterinin başlama saati geldiğinde önce Kathakali danslarının tanıtımını yaptılar.Katha, hikaye, Kali’de oyun anlamına geliyormuş. Gösterinin konuları geçmiş Hindu mitolojilerinden seçiliyormuş. Geçmiş yıllarda saraylarda yapılan “Ramanattam” denilen klasik dans gösterilerinden geliştirilerek Kathakali dansları yaratılmış. Kathakali danslarını yapan kişiler makyaj, dans ve oyunculuk için 6 sene eğitim alıyorlarmış. Gösteri sırasında ise konuşma olmadan el, göz, mimik, beden hareketleri ile geçmiş efsaneleri anlatıyorlar. Gösteri canlı müzik eşliğinde yapılıyor. Bayağı yetenek isteyen bir iş, her elin, yüzdeki her mimiğinin hatta göz bebeği hareketinin bile bir anlamı var. 1,3 saat süren keyifli gösteriden sonra kaldığım otele gittim.
Neyse ki otelin Wi-fi hizmeti vardı. Yolculuk sırasında yazmış olduğum gezi yazılarını bloğuma ve face book’a aktardım. Ayrıca çektiğim fotoğrafları da teker teker facebook’a yükledim. Ertesi sabah otelde lezzetli bir kahvaltı yaptıktan sonra tekrar Cochin’in merkezine doğru yürüdüm. Dün gezip görülmesi gereken çoğu yere gittiğim için bu gün Cochin sokaklarında dolaşarak sadece keyif yapacağım. Bilgisayarımda yanımda. Tea Pot cafede çayımı içip bir şeyler yiyip yazılarımı yazmayı düşünüyorum. Tea Potta saat akşamüstüne kadar oturdum.
Sonra da güneşin batışını Çin balık ağları ile fotoğraflayabilmek adına sahile gittim. Hava biraz bulutlu da olsa güneşin batışını fotoğraflayabildim. Güneşin batışından sonra akşam yemeği için kaldığım otelin yakınındaki Oceanous isimli balık restaurantına gittim. Ginger soslu karides ve pilav ısmarladım. Yemek çok lezzetliydi, muz yaprağında servis yapıyorlardı. Buralara yolunuz düşer ise kesin bu restaurantta bir akşam yemek yiyin hem fiyatı uygun hem de yemekleri çok lezzetli. Yemeğimi yedikten sonra Kimansion geri dönüp maillerimi okudum ve gün içinde bitirdiğim yazıları facebook’a ekledim. Cochin’deki ikinci günüm de böylece bitmiş oldu. Sevgiler www.yourwishisyourreality.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder