17 Ocak 2012 Salı

Bodhgaya’daki ilk günüm

Bugün 29.12.2012, yılbaşına 2 gün var. Bodhgaya’daki ilk günümde Tibetli

Semtea ve arkadaşlarının çadırında gözlerimi açtım. Daha doğrusu sabaha karşı 6.00 gibi Semtea ve arkadaşlarının konuşmaları ile uyandım. Nedense sabah sabah bu ne konuşması ya şeklinde söylenmemiştim. Acaba yazın annemin ev halkından önce kalkıp sabah uykumuzu mükemmel hale getirmesi beni artık rahatsız etmeyecek olabilir miydi? Bu durumu ancak yazın test edebileceğim.
Sabah erkenden Semtea’ların diğer arkadaşları da çadıra geldi. Gelenler toplam üç kişiydi. Biri büyük, diğerleri ise 8 ve 12 yaşlarında iki küçük kızdı. Bu iki küçük kızın aileleri Tibet’teydiler. Nepal sınırından 11 günlük zorlu bir yürüyüşten sonra Hindistan’a ulaşmışlardı. Tibet’te yaşayan ailelerin çoğunluğu, çocuklarını eğitim almaları için bu kanalla Dharamshala’daki TCV’ ye (Tibetian Children Village) gönderiyorlardı. Bu şekilde iyi bir eğitim alma imkanını yakalıyorlardı. Hep birlikte sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra Semtea ile birlikte Kalachakra bilgilendirme merkezine giderek benim çadırın yerini öğrendik. Kalacağım çadır Semtea’nınkine göre daha lükstü. En azından çadırın içinde yatak vardı, yerde yatmıyor olacaktım. Çadır 2 kişilik olmasına rağmen bir büyük, iki küçük olmak üzere 3 ayrı bölümden oluşuyordu. Küçük bölümleri kullanmamaya sadece ortadaki büyük alanı kullanmaya karar verdim. Küçük alanların giriş kapısına da masa ve sandalye koyarak güvenliğimi garantiledim. Gerçi kamp alanında nöbet tutan güvenlik görevlileri vardı ama olsun bu şekilde kendimi daha rahat hissedecektim. Semtea Bodhgaya’daki yeni evime yerleşmeme yardım ettikten sonra kendi çadırına geri döndü. Ben de merkeze gidip Kalachakra eğitimi için kayıt oldum.
Eğitim alanının yakınında bir sürü kuruluş ve manastır kendilerine özel masalar oluşturmuştu. Para yardımı yapmak isteyenler istediği kuruluşlara ve manastırlara yardım yapıyordu. Yardım yapılacak tutarın önemi yoktu. İçinizden ne gelir ise hatta 1 -2 usdlık dahi yardım yapabiliyordu.

Mali durumu iyi olmayan bir sürü Tibetli, Dalai Lama ve diğerleri için yardım yapmaları gerçekten takdire değer bir davranıştı. Bolluk ve bereket konusunda bir sürü çalışmalar yapılıp yeni anlayışlar geliştiriliyor bence öncelikle buradaki insanların bolluk ve bereket konusunu nasıl algıladıklarını incelenmesinde fayda var. Üzerinde eski elbiseleri ile yoksul olduklarını hemen anlayabileceğiniz bir sürü Tibetli sanki “benim bolluk ve bereket kaynağım limitsiz “dercesine manastırlara ve inandıkları şeylere sürekli üç beş para yardımı yapıyorlar. Ben de Kalachakra organizasyonu ile Dalai Lama Trust’a para yardımı yaptım. Burada yardım etmenin de özel bir ritüeli var. Donation kâğıdına isminizi ve bir de sizin için hangi konuda dua edilmesini istiyorsanız onu yazıyorsunuz. Örneğin dileğiniz iyi bir ilişki, şefkat, sevgi, barış olabiliyor. Tibetli rahipler de yazdığınız dileğe özel tek tek dua yapıyorlar. Donation konusunu da hallettikten çarşıdan Semtea’lara yiyecek bir şeyler alıp çadırlarına bıraktım. Akşam saat 18.00 gibi de akşam yemeğimi Kampın yakınındaki restaurantta yemek için çadırımdan ayrıldım. 3 gündür ağzıma koyduğum tek yemek buydu. Bisküvi yiyerek günlerimi geçmişti. .
Ertesi gün saat 7.00 gibi uyandım. Çadırdaki ilk gecem fena geçmemişti. Hayatımdan memnundum. İptidai bir şekilde de olsa banyomu yapıp dişlerimi fırçaladım ki telefonum çalmaya başladı. Arayan Semtea idi ancak telefonda konuşan farklı bir kişiydi. Telefondaki ses isminin Annette olduğunu telefon numaramı Semtea’dan aldığını ve benim çadırımda kalmasının uygun olup olmayacağını soruyordu. Biraz duraklasam da çadırda benimle birlikte birisinin olması iyi olabilir diye düşündüm. Zaten çadırım iki kişilikti. Benimle birlikte çadırı paylaşabileceğini söyledim. Yeni alman dostum Anette 20 dakika sonra çadırın giriş kapısında gözüktü. Israrla onu kabul edip etmeyeceğim konusunda emin olup olmadığımı soruyordu sanırım emin olamayan tek kişi ben değil kendisiydi. Bana önce gece kaçta yattığımı ve sabah kaçta kalktığımı sordu. Akşamları geç vakte kadar kitap okuduğundan beni rahatsız edebileceğini düşünüyordu. Sonunda çadırın arka tarafındaki küçük alanda yatmayı kabul etti. Ve eşyalarını getirmek üzere çadırdan ayrıldı. Ben de çantamı alıp kahvaltımı yapmak üzere akşam yemek yediğim restauranta gittim.

Kahvaltıdan sonra da Buddha’nın aydınlanmış olduğu Mahabodhi Temple’ının bulunduğu yere gidip internet cafede maillerimi son bir kez kontrol edip yeni yıl mesajlarına baktım. Çünkü Kalachakra çalışması başladığında internete bakma imkânım olmayabilirdi.
Maillerime baktıktan sonra biraz çarşıda dolaştım ve uzun zamandır satın almak istediğim Budist bell ile Dorje-Bass satın aldım. Budist bell, el çanı olmasına rağmen Tibet çanı gibi de kullanılıyordu. Artık buradaki kalabalıktan uzaklaşmak ve sakinliği hissetmek için çadırıma geri döndüm. Çadırıma geldiğimde yazılarımı yazmaya başladım. Aradan iki saat geçtikten sonra Anette çadıra geldi.

O akşam buradaki restaurantta Anette ile birlikte akşam yemeğimizi yedik ve sonra Semtea ve arkadaşlarına teşekkür etmek üzere onları çadırlarında ziyaret ettik. Semtea’larla birlikte olmak bana iyi geliyordu. O akşam güzel bir akşam geçirdik. Bodhgaya’daki ilk günüm fena geçmemişti. Her şey biraz daha güzelleşiyor sanki

Sevgiler
Www.yourwishisyourreality.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder