16 Ocak 2012 Pazartesi

Himalayalarda Christmas Kutlaması

24 Aralıkta sabaha karşı saat 4.00’de Delhi havaalanına indim. Çay diyarı Darjeeling’e gidebilmek için saat 6.00’da kalkacak olan Bagdogra uçağına yetişmem gerekiyordu. Delhi havaalanındaki shuttlelardan birine binerek iç hatlar havalimanına geçtim. Bagdogra uçağı önce saat 7.30’a sonra da saat 11.30 a ertelendi. İkinci ertelemede 7.30-11.30 arasında diğer yolcular ile birlikte spicejet uçağının içinde bekledik. Meğerse yılın bu zamanlarında Delhi’de sisten ötürü tüm uçaklarda gecikmeler yaşanırmış. Delhi’ye bu tarihlerde gelmeyi düşünenler sis konusunu mutlaka dikkate alsınlar.
5,5 saat süren İstanbul- Delhi yolculuğumda gözümü hiç kırpmadığımdan sisin kalkmasını beklerken Bagdogra uçağındayken dayanamayıp uyuya kalmışım. Bagdogra’ya vardığımızda saat 15.30’u gösteriyordu. Bagdogra’dan Darjeeling’e gitmek için daha 120 kmlik yolum vardı. Prepaid taksi ayarlamaya çalışırken Koreli bir çocuk yanıma yaklaştı ve taksisini onunla paylaşıp paylaşamayacağımı sordu. Hemen kabul ettim. Yolda giderken yanımda sohbet edecek birisinin olması iyi olacaktı. Rhue’nin seyahat stiline hayran kaldım. Arkasında bildiğiniz küçük sırt çantası ile seyahate çıkmıştı. Bavulumun içeriği her seyahatimde biraz daha azalsa da Rhue ile aynı seviyeye gelmem imkânsız gibi gözüküyor. Kim bilir günün birinde belki ben de becerebilirim.
Darjeeling’e gidiş yolumuz keçi yolunu andırıyordu. Taksi jeep ile kıvrıla kıvrıla Himalayaların arasından yol aldık. Yolumuz üzerinde Nepal sınırından geçtik. Nepal’in Darjeeling’e yakın olduğunu biliyordum ama bu kadar yakın olabileceğini düşünmemiştim. Darjeeling’in Nepal dışında Sikkim, Bhutan ve Tibet’le de sınırı vardı. Anlayacağınız Darjeeling enterasan bir konumdaydı.
Yaklaşık 3,5 saat sonra saat 19.00 gibi Darjeeling’e vardık. Darjeeling’te kalacağım otelin ismi Dekeling Hoteldi. Otelin sahipleri Tibetliydi. Koreli dostum Rhue önceden rezervasyon yaptırmadığından başka bir otele gitmek zorunda kaldı. Uçağın geç kalkması sebebiyle original planıma göre bugünü tamamen kaçırmıştım. Odama gitmeden önce resepsiyon görevlisi ile birlikte kaçırdığım zamanı da dikkate alarak ertesi gün için geniş kapsamlı bir tur planladık. Ertesi gün saat 5.00 gibi şoförlü bir araç beni otelden alacaktı. Sadece Unesco’nun Dünya mirası listesinde yer alan ray genişliği 60 cm olan dünyadaki en yüksek tepede kurulmuş oyuncak trene ( Toy Train) binemeyecektim.

Sadece trenin kendisi görmekle yetinecektim ki çok ta kötü bir fikir değildi. Planlamamızı bitirdikten sonra odama yerleştim. Odam beklediğimden daha lükstü. Lüks derken sakın aklınıza 5 yıldızlı otel gelmesin. Üç yıldızlıların beş yıldızı gibi düşünebilirsiniz. Odadaki tek eksik kalorifer tesisatıydı. Oradaki diğer binalarda aynı özellikte idi. Isıtıcı niyetine sıcak su torbaları kullanılıyordu. Ama yine de oda çok soğuktu. (Ertesi akşam elektrikli soba alternatifini denemek zorunda kalacaktım) Akşam yemeğimi otelin restaurantında yemeye karar verdim. Yemekten sonra ise içerisinde antika denilebilecek bir sobanın ve Tibetli monkların dua odasının bulunduğu üst kattaki oturma odasına gittim. Odanın giriş kapısında ve odanın ortasında yaklaşık 400 kadar sıra sıra dizilmiş mumlar bulunuyordu. Burası sürekli sıcak tutuluyordu. Otelde kalanlar boş vakitlerini bu odada geçiriyordu. Ayrıca dünyanın 3.büyük dağı Khangchendezonka ile arkadaşlarını karlar içindeki halini pencereden net bir şekilde izleyebiliyordunuz. İlk akşamımda bu odada ben de zencefil-limon çayımı içip maillerimi kontrol ettim. Ertesi gün gün doğmadan Tiger Hill’e güneşin doğuşunu seyretmeye gideceğimizden erkenden odama gidip duşumu aldıktan sonra uyudum.

Ertesi gün Tibetli Sondoz’un aracıyla saat 5.00’de yola çıktık. Sondoz’un anlamı “Yeter” demekti. Kaç kardeşi olduğunu sorduğumda, iki yanıtını alınca Tibetlilerin “ Yeter” i bizdeki anlamında kullanmadıklarını anladım. Darjeeling ile Tiger Hill arası 11 km idi. Ancak keçi yoluna benzer bir yolda küçük bir jiple ilerlediğimiz için Tiger Hil’e varmamız 45 dakikamızı aldı. Tiger Hill’in yüksekliği 2600 m idi. Tiger Hill’in taleplisi çoktu. Öyle ki güneş doğmadan 2.30 saat önce gelip güneşin doğuşunu seyredebilecekleri en uygun yeri seçiyorlardı. Erken gelip o kadar saat beklemediğimiz için Sondoz’a teşekkür ettim. Soğukta 2.30 saat beklemek benim için yorucu olabilirdi. Ama yine de bir an şöyle bir geçmişe gittim ve eski Sibel olsa diğerleri gibi saat 4.00’de hazır ve nazır burada güneşin doğmasını beklerdi diye düşündüm.

Tiger Hill’den güneşin doğuşu ile birlikte dünyanın en yüksek dağlarını da izleme şansını elde ediyordunuz. Everest (dünyanın en yüksek dağı-8848), three sisters ( büyük, orta ve küçük kardeş dağları; yükseklikleri sırayla 2936, 2764,2694 m), Khangchendezonka ( Hindistanın en yüksek dağı, dünyanın ise 3.büyük dağı- 8598 metre) tam karşınızdaydı. Güneşin çıkışı ile birlikte Khangchenzonka ‘ın bulunduğu dağ kümesi de kırmızı rengi almaya başladı. Manzara son derece büyüleyiciydi.


Güneşi doğurduktan sonra otele dönüş yolunda Sondoz beni Yıga Dhoeling ile Druk Sa-Ngag Choeling Manastırı ile Darjeeling War Memorium’a götürdü. Otele vardığımda saat 8.00 olmuştu. Ve karnım çok açtı. Eşyalarımı odama bırakıp hemen kahvaltı salonuna gittim. Kahvaltıda New Zealandlı bir baba ve 2 kızı ile aynı masada oturduk. 2 aydır Hindistan’ın Budist şehirleri dolaşıyorlarmış. Ailenin annesi ise Bodhgaya’da Vipassana kampındaymış. Bir ay daha Hindistan’ı dolaşacaklarmış.
Kahvaltıdan sonra Darjeeling çarşısını gezmek üzere dolaşmaya çıktım. Çarşıda biraz dolaştıktan sonra karla kaplı yüksek dağları seyrederek güzel bir kahve içtim. Sonra tekrar etrafı kolaçan ettikten sonra meşhur Darjeeling çayını denedim. İlk denediğim çay beyaz çay ailesinden Darjeeling çayı idi. Mükemmel bir çaydı. Benzer çayı ilk Nepal’de içmiş ve hemen satın almıştım. Sevdiğim çaya tekrar kavuşmak beni çok mutlu etmişti. Biraz tereddüt etsem de açgözlülük yapmamaya karar vererek sadece 100 gr kadar satın aldım. Nepal’den sonra da bulamam diye düşünmüştüm ama tekrar hayatıma girmişti. Yine tekrar hayatıma girme şansı vardı. Ve böylece işimi şansa bıraktım.
Öğleden sonra 12.00 gibi Sondoz ile tekrar buluşup Darjeeling’in diğer popüler yerlerini gezmeye başladık. İlk durağımız Japon Peace Pagodaydı. Gerçekten de Pagoda’nın bulunduğu alan girdiğinizde huzuru hissedebiliyordunuz. Pagoda’dan sonra içerisinde sadece Himalayalarda yaşayan hayvanların bulunduğu hayvanat bahçesine gittim. Soyu tükenmekte olan siyah ayıyı gördüm. Geçmişte Çinlilerin safra kesesi ilaçları için siyah ayıların öldürüldüğünü öğrendim. Dünyada yaşayan en eski hayvan türlerinden Himalaya kurdu da buradaydı. Bu arada Himalaya kurtları 800.000 yıldır dünyadalarmış. Ayrıca soyu tükenmekte olan kırmızı panda, Tibet’te 2000 m ve üstünde yaşayabilen ineğe benzer bir hayvan olan Yak, Leopar, Common Langur (orman içinde özel vigilance (uyanıklık, dikkat) sistemleri aracılığıyla kaplanların gelişini ormandaki diğer hayvanlara haber veren maymun), rengarenk kuşlar, kaplanlar, keçiler, sürüngenler de buradaydı. Sadece Himalayalarda yaşayan hayvanların bir yerde toplandığı hayvanat bahçesinin olması iyi fikirdi.

Hayvanat bahçesinden sonra Tenzin Rock’a gittik. Burası kaya tırmanışının denendiği bir yerdi. Sondoz istersem kaya tırmanışını deneyebileceğimi söyledi. Biraz tereddütte kalsam da kabul ettim. Ve kaya tırmanışına başladım. Kayanın orta bölümüne geldiğimde korkudan ölüyordum. Enteresan şeyleri denemeyi severim ama bu deneme beni bayağı korkutmuştu. O an kaya tırmanışı yapanları takdir ettim. Hâlbuki çok kolay olabileceğini düşünmüştüm. Ön yargılarımın yanılsamasına bir kez daha tanık oldum.
Kaya tırmanışından sonra çay bitkilerinin yetiştiği Tea Garden bölgesine gittik. Burada isterseniz eski zamanlarda çay yetiştiren köylülerin kıyafetlerini giyip fotoğraf çektirebiliyordunuz.

Başta bu kıyafetleri deneyenleri seyrettim sonra dayanamayıp ben de bir tane denedim. Yeşil bitkilerin arasında rengârenk giysiler çok güzel görünüyordu. Benimle birlikte elbise deneyen Hintli ve Tibetli dostlarımla birlikte bol bol fotoğraf çektirdik. Çoğu beni Hiristiyan zannederek Christmasımı kutladılar. Tea Garden deneyiminden sonra gezecek 2 yerimiz daha vardı ama Sondoz bu yerlerin Pazar günü olması sebebiyle kapalı olduğunu söyledi. Yapacak bir şey yoktu ve otele döndük. Otele geldiğimizde saat 15.30’du ve daha gün bitmemişti. Bunun üzerine sabah uğradığım Tea House’a gidip birkaç çeşit çay daha denedim. Darjeeling’e gelip birkaç çeşit çay tatmamak olmayacaktı. Çay deneme seramonisinden sonra Dekevans restaurantta gidip yemeğimi yedim. Sonra da otelin oturma salonuna gidip Darjeeling maceramı yazıya döktüm. Yarın erkenden Sikkim’e gitmek üzere yola çıkacağım. Sikkim’de Gangtok’a gideceğim. Zamanım olursa Rumtek’e de uğrayabilirim. Her şey yarın Gangtok’taki otelime varış saatime göre belirlenecek. Gangtok’a gittiğim için çok heyecanlıyım. Burası Budist Guru Padmasambhava’nın yaşadığı yerlerden biri.
Darjeeling’e artık hoşcakal diyorum, kısa da olsa güzel zaman geçirdim. Teşekkür ederim

Sevgiler
sibel
www.yourwishisyourreality.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder